30 Kasım 2015 Pazartesi

Lola ve Komşu Çocuk Yorumu | kitapmiti


Kitabın Adı : Lola ve Komşu Çocuk
Orjinal Adı : Lola (Anna and The French Kiss #2)
Yazarı : Stephanie Perkins 
Yayınevi : Yabancı
Sayfa Sayısı : 320
Liste Fiyatı : 24.00






"Geçmişinde kalan çocuk, gelecekteki aşkı olabilir mi? Henüz kendini geliştirme aşamasındaki tasarımcı Lola Nolan modaya inanmıyordu... O, kostümlere inanıyordu. Kıyafet ne kadar parıltılı, eğlenceli ve farklı, yani etkileyiciyse o kadar iyiydi. Ve Lola'nın hayatı, özellikle de seksi rockçı erkek arkadaşı varken mükemmele gayet yakındı. Ta ki Bell ikizleri olarak da bilinen Calliope ve Cricket mahalleye tekrar taşınıp Lola'nın derinlere gömdüğünü düşündüğü acı verici geçmişini günyüzüne çıkarana kadar."
Herkese yeniden merhaba. Bugün herkesin uzun zaman çıkmasını beklediği ve çok severek okuduğu Lola ve Komşu Çocuk kitabının yorumunu yapacağım. Lola ve Komşu çocuk öncelikle kapak tasarımı ve çok şık çanta tasarımıyla oldukça güzel ve ilgi çekici. Ciltli oluşu ise ayrı bir güzel.
Bende uzun zamandır istiyordum kitabı ki İngilizce olarak alıp okumayı bile planlamıştım.Daha sonra çevrileceğini duyunca bekleyip çevirisini almaya karar verdim. Tam alacakken de fuar da çantasının da verileceğini öğrenip yine bekledim. vee sonunda fuarda çantasıyla beraber aldım. Okumaya başlayınca hemen bitirebileceğiniz bir kitap olmasına rağmen sınavımın olması ve hasta olduğumdan dolayı bir türlü bitiremedim.
Kitabı genel olarak sevdim. Eğlenceli ve farklı bir kitaptı. Karakterleri bana çok orijinal geldi. Lola karakteri oldukça sevimli ve modaya değil kostümlere inanıyor. Kostümlerini kendinin hazırlaması çok hoşuma gitti. Okurken zaman zaman Lola'ya kızsam da yine de sevdim. Cricket karakteri ise klişeleşmiş bad boy karakterlerinden tamamen uzakta çok iyi bir karakter. Sevgisi ise inanılmaz hoşuma gitti.
Dediğim gibi kitabı genel olarak sevdim. Ama çok aşırı derece de de sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Şiddetle tavsiye edebileceğim bir kitap olmasa da güzeldi. :)
Bir sonraki yorumda görüşmek üzere keyifli okumalar :*
Puanım;


19 Kasım 2015 Perşembe

Kusursuz Plan Yorumu | kitapmiti

Kitabın Adı : Kusursuz Plan

Yazarı : Fatih Murat Arsal

Yayınevi : Ephesus

Sayfa Sayısı : 496

Liste Fiyatı : 25,00





Tüm ışıldayan güzelliğine rağmen, o da aldatılabilirdi! İncitilebilirdi! Kalbi kırılabilirdi! Ama gururu yüzünden asla altta kalamazdı! Sevdiği erkeği elde etmek için garip bir plan yaptı. Planı kusursuz olmalıydı. Öyle de oldu! Gerçek niyetini kimse anlayamadı. Amacına erişebilmek için parasını, dayanılmaz güzelliğini, şaşırtan zekâsını ve çekici vücudunu ortaya koydu.

Bundan daha iyi plan olur muydu? Bir de duygularını ve arzularını gizleyebilseydi! Hain planların bile eğlenceli olabileceği, nefes kesen tutkunun elle tutulabilir olduğu bir FMArsal romanı daha!



    Herkese yeniden merhaba. Bugün en sevdiğim türk yazarlardan hatta en sevdiğim yazarlardan biri olan Fatih Murat Arsal'ın uzun zamandır çıkmasını beklediğim ve çıkar çıkmaz fuara koşup aldığım kitabı Kusursuz Plan'ın yorumunu yapacağım.

    Öncelikle kitabın konusundan biraz bahsetmek istiyorum. Kusursuz Plan'da Ebru ve Selim'in hikayesini okuyoruz. Ebru sevgilisi Yakup'a sürpriz yapmak için Çeşme'ye doğru yola çıkar ancak yolda kaybolur ve Selim'le karşılaşır. Selim kendisini gideceği yere bırakması karşılığında ona gideceği yeri göstermeyi teklif eder. Selim Ebru'yu gideceği yere kadar götürür ama Ebru'yu çok kötü bir sürpriz bekliyordur. Çok sevdiği sevgilisi Yakup onu aldatır. Bunun üzerine darmadağın olan Ebru'yu o halde bırakmak istemeyen Selim onu kendi evine götürür. Olaylar bununla sınırlı kalmaz. Ebru öyle bir plan yapar ki yaptığı kusursuz plan la hayatının aşkına kavuşacaktır .

    Kitap konu olarak benimde ilgimi çekmişti ki zaten bir FMArsal kitabının ilgimi çekmemesini bekleyemezdim. Ancak beni hayal kırıklığına uğrattığını söylemeden geçemeyeceğim. Yazarın diğer kitaplarındaki güçlü yan bu kitapta yoktu. Daha basit geldi bana. Çok güzel bir aşk romanı ona hiç bir lafım yok hatta bende sevdim. Ama yazarımızın önceki kitaplarına oranla bu kitabını daha zayıf buldum. Defalarca okuduğum diğer kitaplarındaki o yoğunluk bunda yoktu. Bunun dışında güzel bir kitaptı. Zaten kısa sürede bitebilecek bir kitap alıp okumanızı tavsiye ederim.

      Bir sonraki yorumda görüşmek üzere keyifli okumalar :*


Puanım ;
 
 


11 Kasım 2015 Çarşamba

Paradokya Yorumu | kitapmiti

 
Kitabın Adı : Paradokya

Yazarı : Cem Gülbent

Yayınevi : Timaş

Sayfa Sayısı : 368

Liste Fiyatı : 16,50




Gecenin sessizliğini bozan derin nefes alıp vermelerini, hızla çarpan kalp atışların takip etti. Bu kadar korktuğunu hatırlamıyor, belki de bundan daha heyecanlısını yaşayacağını sanmıyordun.

Yanılıyorsun…

Sıradan hayatın, değer verdiklerin, arzuladıkların… Her şey çok uzak, bir o kadar da yakın… Karşında çözmen gereken şifreler, tamamlaman gereken görevler var. Uyanman için Gecenin Gizemli Oyunu'nu tamamlamak ve geçmişe tersten bakmak zorundasın.

Bu gece, geçmişin izlerinin peşine düşmeye, bilinçaltınla yüzleşmeye, paradokslarla çevrili rüyalar âlemine dalmaya hazır mısın?

ŞİMDİ GÖZLERİNİ KAPAT. OYUN BAŞLIYOR…



       Herkese yeniden merhaba upuzun bir aradan sonra sizlerleyim. O kadar uzun zamandır oturup adam akıllı kitap okumuyorum. Bu yüzden de yorum giremiyorum maalesef. Geçen yıl üniversite hem de hazırlık rahat rahat okurum derken hazırlıktaki boş vakte takılıp sürekli gezmeye başladım. Tabii ki de bundan şikayetçi değilim :D Bunun dışında sürekli olarak film izliyorum ve bende çok etki yaratan bir filmi yakın zamanda sizlerle paylaşacağım.


      Bugün yorumlayacağım kitap ise sevgili Anıl Abla'nın hediyesi olan Cem Gülbent'in yazmış olduğu Paradokya serisinin ilk kitabı. Paradokya'yı yolda belki okurum diyerek yanıma aldım ve yol boyunca okudum. Ciddi anlamda çok sevdim.

      Uzun zamandır fantastik tarzda kitaplar okumadığım için de ayrı bir güzel geldi. Paradokya mantığını yazarımız kitaba oldukça güzel bir şekilde işlemiş. Kitapta fazla karakterin olması ilk başlarda kafamı karıştırsa da daha sonradan alıştım ve tamamen kitabın içinde hissettim kendimi.

      Kitabın konusuna gelecek olursak 3 kişi bir kitap buluyor ve kitabı bulduklarında Paradokya dünyasına girmiş olan 3 kişinin yaşadıklarını okuyorlar ve Paradokya dünyasına girecek bir sonraki kişiler onlar oluyor. Paradokya dünyasından çıkabilmeleri için ise çözmeleri gereken şifreler var. Kitabın içindeki bu şifreleri oldukça başarılı ve eğlenceli buldum. Hatta okurken otobüste kalem çıkarıp çözmeye çalıştım. Aynı zamanda yazarın aralara düştüğü notlar ise çok hoşuma gitti.

    Kısacası bir solukta okunan oldukça güzel bir kitap. Serinin 2 kitabı daha var. Paradokya Sırlar Geçidi ve Paradokya Düşler Ülkesi. En kısa zamanda bu iki kitabı da okumak istiyorum. Okur okumaz ise yorumu gelecek :)

    Bu arada unutmadan Paradokya'nın bir de internet sayfasını oluşturmuşlar buraya tıklayarak sayfayı ziyaret edebilirsiniz.

    Bir sonraki yorumda görüşmek üzere keyifli okumalar :*

Puanım ;
 





31 Ekim 2015 Cumartesi

Lola ve Komşu Çocuk Yorumu | stealthreader


Kitabın Adı : Lola ve Komşu Çocuk
Orjinal Adı : Lola (Anna and The French Kiss #2)
Yazarı : Stephanie Perkins 
Çeviri: Aslı Tümerkan
Yayınevi : Yabancı
Sayfa Sayısı : 320
Liste Fiyatı : 24.00







"Geçmişinde kalan çocuk, gelecekteki aşkı olabilir mi? Henüz kendini geliştirme aşamasındaki tasarımcı Lola Nolan modaya inanmıyordu... O, kostümlere inanıyordu. Kıyafet ne kadar parıltılı, eğlenceli ve farklı, yani etkileyiciyse o kadar iyiydi. Ve Lola'nın hayatı, özellikle de seksi rockçı erkek arkadaşı varken mükemmele gayet yakındı. Ta ki Bell ikizleri olarak da bilinen Calliope ve Cricket mahalleye tekrar taşınıp Lola'nın derinlere gömdüğünü düşündüğü acı verici geçmişini günyüzüne çıkarana kadar."




      Herkese selam ballar! Uzuuun zamandır buralara uğrayamadım, yorum yazamadım. Malum okul, dersler falan derken zaman kalmıyor. Ben de bu tatili fırsat bilip hemen Lola ve Komşu Çocuğun yorumunu girmek istedim. Çok uzatmadan hemen başlayalım!
      Lola ve Komşu Çocuk, Anna and The French Kiss serisinin 2.kitabı. Ilk kitap yani Anna and The French Kiss Arunas yayınevinden Paris'te Aşk ismiyle çıkmıştı. Lakin Yabancı Anna'yi tekrar basacağını duyurdu. Ne zaman çıkar bilmiyorum ama böylesi daha iyi oldu çünkü Yabancı hem daha kaliteli basıyor hem de her ne kadar kapaklara pek takılmasam da seri arasında uyum olması hoş olur. Hee bir de aklınızdaki şu soru işaretini gidereyim. Seriye 2.kitaptan başlamanın hiçbir sıkıntısı olmuyor çünkü olaylar bağlantılı değil. Yani seride 3arkadaşın hayatını anlatıyor ama dediğim gibi bağlantılı olmadığı için hangi kitaptan başlarsanız başlayın fark yaratmıyor.
      Kısaca konusundan bahsedecek olursam;
Lola modaya değil, kostümlere inanan bi kız. Şimdi, siz bu ne demek diye soracaksınız muhtemelen. Tam olarak şu demek; Lola normal kıyafetler yerine kendi diktiği kostümleri giyen, renkli renkli peruklar takan birisi. Bir de Cricket Bell'imiz var tabi. Cricket da uzuuun boylu, tatlı komşu çocuğumuz.
      Lola bir gün yürüyüşe çıktığında yanlarındaki eve birilerinin taşındığını görür. Tabii bu birileri Bell ailesi olunca işler biraz karışır. Çünkü 2sene önce Bell ailesi orada otururken Cricket ile Lola arasında bir şeyler yanlış gitmiştir ve Cricket'ın tekrar Lola'nın yakınlarında olması bazı sorunları beraberinde getirir.
      Spoiler vermeden ve sizde merak uyandırmaya çalışarak ancak bu kadar anlatabildim. Zaten konu anlatmada pek de iyi olduğum söylenemez. Neyse gelelim benim yorumuma.
      Öncelikle belirtmeliyim ki kitabın cildi, dışı, ayracı mü-kem-mel. O kadar tatlı, o kadar kitabı yansıtan bir kapak ki anlatamam. Kitabı okurken cildin üzerindeki minik resimlerin anlamını keşfetmek inanılmaz zevkliydi. Kitabın sunumuna tek kelimeyle bayıldım. Fakat beni rahatsız eden minicik bi nokta vardı. Sayfalar bana çok önce geldi. Yani alışmışım pegasus ve ephesusun ciltli kitaplarına. O yüzden garipsedim bi ilk başta. Neyse bu çok önemli bi ayrıntı değil zaten. :D
      Kitabın çok basit bir konusu ve kurgusu vardı. Tamam, çok şirin bir kitaptı ama bana biraz boş geldi. Daha kitaba başlamadan, sadece konusunu okuyarak sonunu tahmin edebiliyorsunuz. Ya da okurken bir sonraki sayfayı. Resmen kitabı ben yazmışım gibi hissettim. Gerçi bu tarz kitapların olayı bu sanırım.
      Beni rahatsız eden bir diğer şey ise kitabın anlatımıydı. Kitapta şimdiki zaman anlatımı kullanıyor ve bu okumamı baya zorlaştırdı. Bir türlü içine giremedim ve hal böyle olunca da okumam biraz uzun sürdü.
      Karakterlere gelecek olursak,
Nedense Cricket'a bir türlü alışamadım. Çok silik ve utangaç bir tipti. Aynı zamanda Lola'yı da pek sevemedim. Bazı davranışları o kadar iticiydi ki okurken baya sinirlendiğimi hatırlıyorum. Anna ve sevgilisini daha çok sevdim diyebilirim. Kitapta en eğlendiğim bölümler onların olduğu kısımlardı. Bir de Andy ve Nathan'nı çok sevdim. Hee bu arada, kitapta Isla yoktu. O yüzden onu aşırı merak ediyorum. Yani anlayacağınız Anna'yı sevdiğim ve Isla'yı merak ettiğim için seriye devam edeceğim.  

Puanım:

18 Ekim 2015 Pazar

İlknur Birdal | Röportaj #2

      Yazarlarımızla yaptığımız röportajlara İlknur Birdal ile devam ediyoruz.

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
1) Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
27 yaşında, hayatın temposuna ve hızına ayak uydurmaya çalışan biriyim. Yazmaktan, okumaktan, müzik dinlemekten ve vay be dedirtecek dizi ve filmler izlemekten zevk alırım. Deniz ya da ağaçlık bir alan olduğu sürece nereye gittiğim pek fark etmez benim için. Yemek menüsü geniş aslında. Malum farklı birçok lezzeti içinde barındıran bir mutfağa sahibiz. Beni içine çektiği, dili ve anlatımı hitap ettiği sürece her türü okuyabilirim. Yeri geldiğinde bir tarih kitabına ya da ansiklopedi kitabına bile gömülen bir insanım. Okumayı yazmak kadar yazmayı yaşamak kadar seviyorum demek benim için en uygun cümle olur kanımca.

2) Klasik bir soru ama yazma tutkunuz ne zaman başladı?
Şiir yazmaya ortaokul yıllarında başlamıştım. Roman ve hikaye tarzına ise teşvik ile başladım. Sen bunu yapabilirsin diyenler umarım şu an benimle aynı mutluluğu paylaşıyor ve evet ben demiştim diyordur. Kalbimde özel bir yere sahipler. Kızlar sanırım yapabildim demek isterdim ama daha çok gidecek yolum var.

3) Yazarken nelerden ilham alırsınız?
Yanan bir araba farından, fokurdayan çaydan, mahalle kavgasından, arkadaşlarla edilen ufacık eğlenceli bir muhabbetten, dinlediğim şarkıdan, ettiğim küfürden. Beynim algıya açık olduğu sürece her şeyden ilham alabilirim. Bu sanırım o an ki duygu yoğunluğuma bağlı. Mesala bazen yazacak hiçbir şey bulamam.

4) Ailenizin ve arkadaşlarınızın desteği sizi nasıl etkiliyor?
Elbette destekleri olumlu yönde etkiliyor. Onlara yapabildim diyebilmek için her an Daha fazla çabalıyor ve elimden geleni en iyisini ortaya koymaya çalışıyorum.

5) Aldığınız olumsuz yorumlar sizi nasıl etkiliyor?
Şu ana kadar pek olumsuz bir yorum almadım. Eğer yapılan yorum mantık çerçevesinde ise muhakkak kendimi geliştirecek yönde o eleştiriyi benimsemeye ve hatam neyse onu düzeltmeye çalışıyorum. Bazen sadece yorum yapmış olmak için kötüleyen yorumları teşekkür ederek geçiyorum. Dikkate alınması gereken kadar, alinmayacak tarzda da yorum gelebiliyor.

6) Yeni kitabınız Karanlığın Külleri hakkında okurlarınıza birkaç ipucu verebilir misiniz?
Devrim ile Afra'nın hikayesi. Satılık'dan çok farklı bir havası var. Satılık da aksiyon çoktu ve birkaç çift vardı. Karanlığın Külleri ise daha çok aşk ve tek çift üzerinden ilerleyen bir kurgu.
İpucu vermek gerekirse şöyle diyelim.

Bir adam küllerinden yeniden doğabilir mi?

Ve bir kadın zifiri karanlık bir yüreğe ne kadar dokunabilir. Aşka küskün bir adamla platonik aşık bir çiftin hikayesi. Hem eğlenceli hem duygusal.

7) Yine biraz klasik bir soru olacak ama favori yazar ve kitaplarınızı öğrenebilir miyiz?
Orhan Veli, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf başı çekiyor. Adam Fawer, İnci Aral, Jane Austen, Yaşar Kemal, Julia Quin, Nora Roberts...  Kitaplar aşk ve Gurur, Olasılıksız, kadın beyni, intiba, Tutunamayanlar, duygusal zeka, Julia Quin'in bridgerton serisi

8) Bildiğiniz üzere son zamanlarda internet üzerinden yayınlanmış daha sonra basılmış birçok kitap var. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bende blog, face ve daha sonra wattpad ortamlarında yazdığım için bu konu hakkında kötü bir eleştiri yapamam. Haddim olduğunu düşünmüyorum. Ama evet bazı iyi kalemlerin arada kaynadığını kesinlikle düşünüyorum. Tek diyebileceğim yazmak aşktır, nefes almak gibidir. Dünyanı paylaşmaktır. Yazmayı eğlence değil de gerçekten aşk ve nefes almak olduğunu düşünenler yazsın. Ve bir söz vardır. Önce yaşamak, sonra çok çok okumak ve en son yazmak gelir diye. Bu sırayı unutmamalılar. Yazdım demek için değil yazmak onlar için tutkuysa devam etsinler.

9) Yazarlık hayatına yeni giriş yapanlara önerileriniz neler?
Bol bol okumak gerekiyor öncelikle. Ve yazmayı sevmek. Mesela geçen biri kafamda bir kurgu var nasıl yazmam gerekiyor diye sordu. Ben hep önce yazdım, kurgu sonra geldi. Yazmayı seviyorum çünkü. Eğer gönülden geliyorsa bir şekilde yazacaklar ve yazdıkça daha iyi olacaklar. Okudukça ve yazdıkça gelişiyor insanın kalemi. Eğer seviyorlarsa sonuna kadar devam diyorum. Kimse okumasa bile yazsınlar. Benim ilk hikayemi sadece 3 kişi okuyordu. Sonra 30 oldu sonra 300... Hayal dünyalarını bir gemi yapıp, dalgalandırsınlar sayfaları. Önce kendileri için sonra başkaları için yazsınlar. İnsanı en mutlu eden bu :)

10) Ve röportajımızın sonuna geldik. Son olarak okurlarınıza neler söylemek istersiniz?
Hepsine teşekkür ederim. İyi ki varlar ve onlar olmasa ben şu an burada konuşuyor olmazdım. Okuyanların eleştirileri varsa beklerim. Henüz pişmemiş hatta fırına bile atılmamış acemi bir yazanım. Bana kendimi geliştirmem için şans vermelerini dilerim.


11 Ekim 2015 Pazar

Eylül Ayında Okuduklarım | kitapmiti

  Herkese yeniden merhaba. Uzun bir aradan sonra tekrar burdayım. Yurda yeni gelmem ve hem internetimin hem de bilgisayarımım olmamasından dolayı yazamıyordum. İnstagramdan bile paylaşım yapamadım düzgün. Ben bu eylül ayında oldukça az kitap okudum. Hatta ekim ayının başlangıcı da pek iyi sayılmaz. Ama gerçekten de vakit bulamıyorum. Yoksa mutlaka okurdum :/

1) Jeanıene Frost - Mezarla Randevu Gece Avcısı Serisi 1 ★★★★★
2) Jeaniene Frost - Tek Ayağı Mezarda Gece Avcısı Serisi 2 ★★★★★
3) Tuğçe Saygın - Aşk Mutfağı ☆  Yorum
4) Kody Keplinger - Sap ★★★★★  Yorum
5) A.S.Durmaz - İlma Son Nişanlı

7 Ekim 2015 Çarşamba

Eylül Ayında Okuduklarım | stealthreader

      Herkese merhabalar. Bir süredir buralarda yoktum. İnstagramda da eskisi gibi aktif olamıyorum zaten. Malum ygs çalışması, stresi. Artık 11.sınıfım ve ufaktan ufaktan çalışmalara başladım. O yüzden pek vakit bulamıyorum ama elime geçen her fırsatta buralarda olacağım. Şimdi gelelim eylül ayında okuduklarıma.
Bir Milyon Güneş // ★★★★☆ // 
Günahkar // ★★★★☆ // 
Alev Deneyleri // ★★★★★ // 
Aşk Mutfağı // ★★ // Yorum
Sonsuza Dek // ★★★★★ // 
İki Hayat Arasında // ★★★★★  //  
Karanlığın Elli Tonu // ★★★★☆ // 
Karanlığın Elli Tonunu e-book olarak okuduğum için fotoğrafta yok. 

23 Eylül 2015 Çarşamba

Sen Benim Diğer Yarımsın Yorumu | kitapmiti


Kitabın Adı : Sen Benim Diğer Yarımsın

Orjinal Adı : Soulmates

Yazarı : Holly Bourne

Yayınevi : Parodi

Sayfa Sayısı : 536

Liste Fiyatı : 22,00



Dünyada birbiri için yaratılmış kaç insan vardır? 

Ruh ikizleri; yalnızca onlar bu büyüyü taşır. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir gelirler dünyaya. Ama bir araya gelip âşık olduklarında... İşte o zaman, toprak ikiye bölünür. Gökyüzü deryaya, derya ateşe hücum eder. Kargaşa yağar evrenin her bir köşesine, sel olur...

Zarlar atılır, yıldızlar kesişir; ardından Poppy ve Noah düşürür toprağa o ilk kıvılcımı. Fakat o şey, iki büyülü ruhun karşısında durmaktadır, sanki görünmez bir duvar gibi. Felaket, kıyamet, ölüm; engelleyebilir mi kucaklaşmasını alacakaranlıkla gecenin?

"Gerçek aşkın karşısında kim durabilir?"

"Korkusuz, taze, ateş kadar sıcak bir roman: Sen Benim Diğer Yarımsın. Kesinlikle soluksuz okuyacaksınız."
-Amazon-

"Herkes hayatında bir defa da olsa ruhunun derinliklerinde gerçek aşkı tatmıştır. İşte bu kitap size o tadı tekrar hatırlatacak." 
-Usbourne Yayın Grubu-

"Evreni kaosa sürükleyen sıradan âşıkların, sıra dışı aşk hikâyesi. Bu roman kalbinizi ateşe verecek. Tıpkı benimkini verdiği gibi." 
-C. J. Skuse-

"Romeo ve Juliet'i bir kenarda tutun ve Poppy ve Noah'la tanışın."
-The Lancashire Evening Post-


      Herkese yeniden merhaba. Uzun bir süredir kitap okuma isteğim yok ve okuyamıyorum. Bu yüzden de bir süredir hiç yorum giremedim. Bügün de Sen Benim Diğer Yarımsın kitabının yorumuyla karşımızdayım. Kitabı baya bir elimde süründürsem de sonunda bitirdim.

      Kitabın konusundan biraz bahsetmek istiyorum. Genel olarak ruh ikizlerini işleyen bir kitap. Noah ailesiyle sorunları olan ve bir müzik grubunun gitaristi olan bir çocuk. Poppy ise ailesiyle ilişkisi iyi olmasına karşın bir takım psikolojik sorunları olan (aslında ne olduğunu o da bilmiyor) ve ara ara baygınlıklar geçiren bir kız. Poppy'nin  arkadaşları ile Noah ve grubunun konserine gitmesiyle tanışıyorlar. Ancak bu pek te hoş bir tanışma olmuyor. Daha sonra ise aralarındaki gerginliği çözmek için görüşmeye başlamalarıyla aşık olmaya başlıyorlar. 

      Kitabın ruh ikizleri konusunu işlemesi benim çok ilgimi çekti. D&R ın 9.90 tl lik kampanyasında görünce de hemen almıştım. Tabii bir süre beklettim o ayrı. Neyse öncelikle yazarın dilini sevdim. Kitap akıcı ilerliyordu. Ancak başları fazlasıyla klişeydi. Hatta sevmiycem galiba kitabı diyordum. Ama ortaları beni çok sardı ve merakla okumaya devam ettim. Ta ki son kısımlarına kadar. Kitabın sonlarında sanki bir eksiklik vardı. Sonu beni tatmin edemedi. Belki çok hızlı geçtiğinden öyle geldi ama bir eksiklik vardı. 
      Kitaba bayıldığımı söyleyemem. Ama yine de sevdiğim kitaplardan oldu. Favorilerime giremedi o ayrı. Tavsiye eder misin derseniz de benim gibi indirimde bulursanız -ki sanırım sürekli indirime giriyor - alın okuyun derim. Ama illa almalısınız mutlaka okuyun diyebileceğim bir kitap değil.

      Bir sonraki yorumda görüşmek üzere keyifli okumalar.

 Puanım:

19 Eylül 2015 Cumartesi

Evrenin Ötesi Yorumu | stealthreader

Kitabın Adı : Evrenin Ötesi
Orjinal Adı : Across the Universe (Across the Universe #2)
Yazarı : Beth Revis
Çeviri: Ayça Sağlam
Yayınevi : Olimpos
Sayfa Sayısı : 408
Liste Fiyatı : 19.00






  Amy’nin genetik uzmanı annesi ve savaş analizi uzmanı babası yeni bir gezegende insanlığın ilk tohumlarını atmak ve yaşam şartlarını uygun hale getirebilmek üzere Finansal Kaynak Borsası tarafından işe alınır. Yeni gezegene varmak 300 yıl süreceği ve Amy sadece on yedi yaşında olduğu için özel bir izin ile o da bu yolculukta ailesine katılır.

Kendilerinin de aralarında bulunduğu 100 kişilik bilim insanı ve savaş uzmanı dondurularak geminin kargo bölümüne 300 yıl sonra yeni gezegene iniş yapıldığında uyandırılmak üzere yerleştirilir. Ama yüzlerce yıl sürecek olan bu yolculuk için evet demeden önce Amy’nin 50 yıl erken uyandırılacağından haberi yoktu... Üstelik kendi kurallarıyla yaşayan cesur yeni bir dünyaya gözlerini açmayı hiç ummamıştı.


Amy uyandırılışının teknik bir arıza olmadığını anladığı andan itibaren onun neredeyse ölümüne sebep olan kişiyi bulmak için zamana karşı bir yarışa girer. Çünkü donma haznesinin fişi çekilmiştir ve şüpheliler listesindeki isimler ise sadece birkaç bin kişilik gemi sakinlerine aittir. Gemide birisi donma haznelerinin fişlerini çekip kaçıyor ve çözüldükleri vaktinde fark edilmeyen kurbanlar dondurucu sıvıda boğuluyor. Eğer Amy hemen bir şeyler yapmazsa ailesi bir sonraki kurbanlar olabilir.

Ama şüpheli listesindeki isimlerden biri Amy için farklı anlamlar ifade ediyor: genç, asi ve zeki Çıraki geminin gelecekteki lideri ve hazırlıksız yakalandığı bir aşk.






      Herkese yeniden merhaba. Bugün baya önce okuduğum Evrenin Ötesi'nin yorumuyla karşınızdayım. Aslında bu kitabı yorumlama gibi bir niyetim yoktu çünkü okuduktan hemen sonra instagramda kitap hakkında bir şeyler yazmıştım. Geçenlerde Bir Milyon Güneşi okuyunca serinin tüm kitaplarının yorumunu bloga gireyim de toplu dursun diye düşündüm ve sonuç olarak burdayım. Neyse çok uzattım sanırım hemen kitabın konusuyla başlayalım.
      Ana karakterlerimizden biri olan Amy'nin annesi genetik uzmanı, babası ise savaş analizi uzmanıdır. Amy'nin babası ve annesi ile birlikte toplamda 100 bilim insanı yeni bir gezegende yaşam koşullarını uygun hale getirmekle görevlidirler. Bu gezegene olan yolculuk 300 yıl süreceği için donma sıvısı ile dondurulurlar. Amy de anne ve babasıyla beraber gitmek üzere dondurulur ve 300 yıl sonra yani gezegene vardıklarında uyandırılacaklardır. Fakat Amy gerekenden 50yıl erken uyandırılır. Şans eseri boğulmaktan kurtulan Amy uyandırılışının teknik bir arıza olmadığını ve bir katilin donmuş insanların fişlerini çektiğini öğrenir. Herkes Amy kadar şanslı değildir ve bazıları sirojenik (aşırı soğuk sıvı) sıvıda boğulur. Bu nedenle Amy sıra annesine ve babasına gelmeden katili bulmak için zamanla yarışır.
      Kitabın konusu arka kapakta yazıyordu zaten fakat ben yine de kendi cümlelerimle anlatmak istedim. Yorumuma gelecek olursak;
      Kitaba başlamadan önce biraz araştırma yaptım ve hep olumlu yorumlarla karşılaştım. Çok bilindik olmamasına karşın okuyanların çoğunun hatta neredeyse hepsinin beğendiği bir seri olduğunu fark ettim ve bu da seriye olan merakımı arttırdı. Ama beklentiye girip kitabı beğenmemekten korktuğun için beklentimi sıfırlayarak başlamak istedim ve öyle de yaptım. Sonuç olarak kitaba BA-YIL-DIM. Tek kelimeyle mükemmeldi. Tabii birkaç eksiği vardı elbette ama göz ardı edilebilecek kadar minik şeylerdi benim için.
      Kitap biraz durgun başlıyor. Bahsettiğim dondurulma işlemi vs derken birkaç tanımla falan geçiyor ilk 100 sayfa ama bu beni sıkmadı. Hatta baya ilgimi çektiği için o kısımları okurken çok keyif aldım. Beni rahatsız eden tek nokta tüm olayların son 100 sayfada falan patlak vermesiydi. Yani o kısıma kadar sıkılmadan okuyorsunuz falan ama ondan sonrasında heyecandan bırakamıyorsunuz. Hani belki olaylar biraz daha kitabın geneline yayılsaydı daha hoş olabilirdi. Ama ben bu haliyle de çok sevdim tabii ki.
      Olaylar son 100 sayfada patlak veriyor dedim ya az önce, ama ne olaylar ne olaylar. O son nasıl mükemmel bir sondur öyle. Kitabı okurken kafamda birçok teori geliştirmiştim ama bunların neredeyse hiçbiri tutmadı. Katili buldum ama olayların nasıl geliştiğini bulmanız imkansız. Bulan varsa ayakta alkışlarım. :D He bir de katil falan diyorum ya polisiye tarzı anlaşılmasın. Kitabın türü bilim kurgu yani.
      Çok kısa bir şekilde karakterlerden bahsedip yazımı bitirmek istiyorum. Ana karakterlerimiz Amy ve Çırak. Zaten hikaye ikisinin ağzından anlatılıyor. Bölüm bölüm olduğu için bir Çırak bir Amy şeklinde ilerliyor. Bu benim kitaplarda en sevdiğim anlatım. Her iki karakterin de duygularını öğrenebiliyoruz bu şekilde.
      Amy'nin bazı davranışları beni sinir etse de nefret ettiğim bir karakter olmadı. Ne seviyorum ne sevmiyorum gibi bir şey. Çırak'ı Amy'ye göre daha çok sevdiğim kesin ama ona da pek bayılmadım açıkçası. Orion favorim. :D Bir de benden küçük bir uyarı: karakterlerin hiçbiri beklediğiniz gibi çıkmayabilir. Yazar çok fena ters köşe yapıyor haberiniz olsun.
      Kitabın kapağıyla aşk yaşadığımı da söylemeden geçemeyeceğim. He bir de aklıma gelmişken söyleyeyim. Seri (3kitap) kitapyurdunda 18TL gibi ucuz bir fiyata satılıyor. Ben internetten sipariş vermiyorum derseniz de carrefour gibi yerlerde kitapları 10ar TLye bulabilirsiniz. Aklınızda bulunsun. :D
      Karakterlerden bahsedip bitireceğim dedim ama son bir şey daha eklemek istiyorum.
      Böyle mükemmel bir serinin bu kadar az bilinmesi beni üzse de böyle uygun fiyatlara bulunması mutlu ediyor. Belki pegasustan çıksa daha çok bilinirdi (birçok kişi pegasusun her kitabı mükemmelmiş gibi saçma bir düşünceye kapılıp pegasusu göklere çıkardığı için..) ama Olimpos'tan çıkmış çok daha iyi bence. Neyse, ben her yerde serinin reklamını yapıyorum ve yapmaya devam da edeceğim. Seri hak ettiği değeri görene kadar bu böyle olacak. 
      Seriyi şiddetle tavsiye ediyorum ki bunu zaten anlamışsınızdır. Bir Milyon Güneşi'in yorumunu da en kısa zamanda girerim. Hoşça kalın, keyifli okumalaaar :D


Puanım:

10 Eylül 2015 Perşembe

Dizi Önerileri #2 | My Mad Fat Diary | stealthreader

      Herkese merhabalar. 2. dizi tavsiyemle karşınızdayım. Yaz bitmeden şöyle tam yazlık, eğlenceli bir diziden bahsetmek istiyorum. Sizi yormayacak, izlerken stres atabileceğiniz bir dizi arıyorsanız My Mad Fat Diary tam size göre. 
      Ana karakterimiz Rae'nin bazı sorunları var. Bunlardan biri ise kilolu olduğunu düşünmesi. Rae intihar girişiminde bulunduğu için 4 ay hastanede kalmış ve hastaneden çıkmasıyla dizi başlıyor. Tesadüf eseri eski arkadaşı Chloe ile karşılaşıyor ve onun arkadaş grubuyla takılmaya başlıyor. Chloe'nin arkadaşları çok tatlı, çok sempatikler. Dostluklarını azıcık kıskanmış olabilirim :D




      Tabi ki sorunları Rae'i yalnız bırakmıyor ve bu süreçte arkadaşları ona destek oluyorlar. Tüm bunları izlerken bazen kahkaha attım bazen de ağladım. Kitap okurken ağlayan biri değilim fakat fim ve dizilerde çok kolay ağlayabiliyorum. 


      Dizi 3 sezondan oluşuyor ve toplamda 16 bölüm. Ben 2 günde bitirdim diziyi ve erken final yaptığını düşünüyorum. Bence devam edebilirdi ve çok da güzel olurdu. Son bölümde içimde bi burukluk oldu. Sanırım 16 bölüm yetmedi bana. 
     

      İzlemeniz gereken. bazı konularda önyargınızı yıkacak bir dizi olduğunu düşünüyorum. Şiddetle tavsiyemdir.


      Bu arada dizide çok güzel şarkılar vardı. Rae ve Finn'in ( <3) çok iyi bi müzik zevki var. Çalan bazı parçaları önceden biliyordum, bazılarını ise dizi sayesinde keşfettim. Bu da dizinin bana kazandırdığı en güzel şeylerden biri. Aşağıya çok sevdiğim ve dizide çalan bi şarkıyı koydum. İlginizi çekerse bakabilirsiniz.


Merak edenler için ilk sezonun fragmanını aşağıya koydum. İyi seyirleeer^^

















TBT 4.Tur | Aşk Mutfağı Yorumu | stealthreader

Kitabın Adı : Aşk Mutfağı
Yazarı : Tuğçe Sargın
Yayınevi : İndigo
Sayfa Sayısı : 320
Liste Fiyatı : 17,00









      Özgür olmak için gittiği diyarlarda bambaşka bir aşka tutsak olan bir menekşenin hikâyesi…
      Hayallerini gerçekleştirmek için ülke ülke gezen Menekşe, özgürlüğünün tadını çıkartırken mutfaktaki hünerlerini de geliştiriyordu, ta ki İtalyan mutfağıyla tanışana kadar… 

      Burada lezzet çoktu ve iddialı olmak gerekirdi, Menekşe de öyleydi. Bir çiçek gibi özgür, güzel ve iddialı… Menekşe İtalyan mutfağından gelen kokulara daha fazla dayanamadı… Güzelliği, zekâsı ve özgürlüğüne düşkün Menekşe La Rossa'nın ne demek olduğunu anlamak istiyordu, bu koku onu cezbetmişti, artık mutfağa girme vakti gelmişti. Hem de bu yalnız ve garip adamla…

      Herkese merhabalar. 4.turumuzu Aşk Mutfağı'na düzenlemiştik ve geçtiğimiz günlerde bitti. Alıntılara ve diğer arkadaşlarımın yorumlarına ulaşmak için @titanblogturu'nu ziyaret etmeyi unutmayın. Benim yorumuma gelecek olursak;
Ana karakterimiz Menekşe başarılı bir aşçı ve ülke ülke gezerek kendini geliştiriyor. İtalya'da olduğu sırada tesadüf eseri Ricardo ile tanışıyor. Bir sebepten ötürü yolları ayrılıyor fakat daha sonra tesadüfler peşlerini bırakmıyor. Kitabın konusunu genel olarak böyle özetleyebilirim. Yazarın anlatımı çok basitti. Betimleme ve duygu tasvirlerine girmeden dümdüz bir şekilde olayı okuyorduk. Bunu yazarın ilk kitabı olmasına başlıyorum. Eminim diğer kitaplarında kendini daha da geliştirecektir. Dediğim gibi anlatımının basit olması sebebiyle çok kolay okunan bir kitaptı. Konusu ve kurgusu da kafa yormayacak şekildeydi zaten. Bu nedenle yaz aylarında okunabilecek, çerezlik bir kitap çıkmış ortaya. 
      Menekşe çok gurursuz, Ricardo ise çok egoistti bence ve bunlar benim karakterlerde en sevmediğim özelliklerdir. Bu yüzden karakterlere de ısınamadım. Anlatım onların ağzından olsaydı belki daha çok severdim. 3.kişi ağzından anlatılmasına karşı değilim ama bu kitapta kitabın içine giremedim pek. Bu durum beni biraz rahatsız etti. Beni rahatsız eden bir diğer durum ise kitaptaki yazım hataları. Kitabı düzenleyen space tuşunun varlığından habersizmiş sanırım. Bağlaçlar birleşik yazılmıştı falan. Okurken çok gözüme battılar.
      Benim Aşk Mutfağı hakkındaki düşüncelerim bunlar. Anladığınız üzere pek sevdiğim bir kitap olmadı.
      İndigo yayınlarına Aşk Mutfağı ve Renkler Ülkesi içi çok teşekkürler^^ Son olarak tur hesabımızdaki alıntılardan birkaçını buraya bırakıyorum.





Puanım: