18 Ekim 2015 Pazar

İlknur Birdal | Röportaj #2

      Yazarlarımızla yaptığımız röportajlara İlknur Birdal ile devam ediyoruz.

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
1) Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
27 yaşında, hayatın temposuna ve hızına ayak uydurmaya çalışan biriyim. Yazmaktan, okumaktan, müzik dinlemekten ve vay be dedirtecek dizi ve filmler izlemekten zevk alırım. Deniz ya da ağaçlık bir alan olduğu sürece nereye gittiğim pek fark etmez benim için. Yemek menüsü geniş aslında. Malum farklı birçok lezzeti içinde barındıran bir mutfağa sahibiz. Beni içine çektiği, dili ve anlatımı hitap ettiği sürece her türü okuyabilirim. Yeri geldiğinde bir tarih kitabına ya da ansiklopedi kitabına bile gömülen bir insanım. Okumayı yazmak kadar yazmayı yaşamak kadar seviyorum demek benim için en uygun cümle olur kanımca.

2) Klasik bir soru ama yazma tutkunuz ne zaman başladı?
Şiir yazmaya ortaokul yıllarında başlamıştım. Roman ve hikaye tarzına ise teşvik ile başladım. Sen bunu yapabilirsin diyenler umarım şu an benimle aynı mutluluğu paylaşıyor ve evet ben demiştim diyordur. Kalbimde özel bir yere sahipler. Kızlar sanırım yapabildim demek isterdim ama daha çok gidecek yolum var.

3) Yazarken nelerden ilham alırsınız?
Yanan bir araba farından, fokurdayan çaydan, mahalle kavgasından, arkadaşlarla edilen ufacık eğlenceli bir muhabbetten, dinlediğim şarkıdan, ettiğim küfürden. Beynim algıya açık olduğu sürece her şeyden ilham alabilirim. Bu sanırım o an ki duygu yoğunluğuma bağlı. Mesala bazen yazacak hiçbir şey bulamam.

4) Ailenizin ve arkadaşlarınızın desteği sizi nasıl etkiliyor?
Elbette destekleri olumlu yönde etkiliyor. Onlara yapabildim diyebilmek için her an Daha fazla çabalıyor ve elimden geleni en iyisini ortaya koymaya çalışıyorum.

5) Aldığınız olumsuz yorumlar sizi nasıl etkiliyor?
Şu ana kadar pek olumsuz bir yorum almadım. Eğer yapılan yorum mantık çerçevesinde ise muhakkak kendimi geliştirecek yönde o eleştiriyi benimsemeye ve hatam neyse onu düzeltmeye çalışıyorum. Bazen sadece yorum yapmış olmak için kötüleyen yorumları teşekkür ederek geçiyorum. Dikkate alınması gereken kadar, alinmayacak tarzda da yorum gelebiliyor.

6) Yeni kitabınız Karanlığın Külleri hakkında okurlarınıza birkaç ipucu verebilir misiniz?
Devrim ile Afra'nın hikayesi. Satılık'dan çok farklı bir havası var. Satılık da aksiyon çoktu ve birkaç çift vardı. Karanlığın Külleri ise daha çok aşk ve tek çift üzerinden ilerleyen bir kurgu.
İpucu vermek gerekirse şöyle diyelim.

Bir adam küllerinden yeniden doğabilir mi?

Ve bir kadın zifiri karanlık bir yüreğe ne kadar dokunabilir. Aşka küskün bir adamla platonik aşık bir çiftin hikayesi. Hem eğlenceli hem duygusal.

7) Yine biraz klasik bir soru olacak ama favori yazar ve kitaplarınızı öğrenebilir miyiz?
Orhan Veli, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf başı çekiyor. Adam Fawer, İnci Aral, Jane Austen, Yaşar Kemal, Julia Quin, Nora Roberts...  Kitaplar aşk ve Gurur, Olasılıksız, kadın beyni, intiba, Tutunamayanlar, duygusal zeka, Julia Quin'in bridgerton serisi

8) Bildiğiniz üzere son zamanlarda internet üzerinden yayınlanmış daha sonra basılmış birçok kitap var. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bende blog, face ve daha sonra wattpad ortamlarında yazdığım için bu konu hakkında kötü bir eleştiri yapamam. Haddim olduğunu düşünmüyorum. Ama evet bazı iyi kalemlerin arada kaynadığını kesinlikle düşünüyorum. Tek diyebileceğim yazmak aşktır, nefes almak gibidir. Dünyanı paylaşmaktır. Yazmayı eğlence değil de gerçekten aşk ve nefes almak olduğunu düşünenler yazsın. Ve bir söz vardır. Önce yaşamak, sonra çok çok okumak ve en son yazmak gelir diye. Bu sırayı unutmamalılar. Yazdım demek için değil yazmak onlar için tutkuysa devam etsinler.

9) Yazarlık hayatına yeni giriş yapanlara önerileriniz neler?
Bol bol okumak gerekiyor öncelikle. Ve yazmayı sevmek. Mesela geçen biri kafamda bir kurgu var nasıl yazmam gerekiyor diye sordu. Ben hep önce yazdım, kurgu sonra geldi. Yazmayı seviyorum çünkü. Eğer gönülden geliyorsa bir şekilde yazacaklar ve yazdıkça daha iyi olacaklar. Okudukça ve yazdıkça gelişiyor insanın kalemi. Eğer seviyorlarsa sonuna kadar devam diyorum. Kimse okumasa bile yazsınlar. Benim ilk hikayemi sadece 3 kişi okuyordu. Sonra 30 oldu sonra 300... Hayal dünyalarını bir gemi yapıp, dalgalandırsınlar sayfaları. Önce kendileri için sonra başkaları için yazsınlar. İnsanı en mutlu eden bu :)

10) Ve röportajımızın sonuna geldik. Son olarak okurlarınıza neler söylemek istersiniz?
Hepsine teşekkür ederim. İyi ki varlar ve onlar olmasa ben şu an burada konuşuyor olmazdım. Okuyanların eleştirileri varsa beklerim. Henüz pişmemiş hatta fırına bile atılmamış acemi bir yazanım. Bana kendimi geliştirmem için şans vermelerini dilerim.


0 yorum:

Yorum Gönder