24 Ağustos 2015 Pazartesi

Bir Artı Bir Yorumu | kitapmiti


Kitabın Adı : Bir Artı Bir

Orjinal Adı : One Plus One

Yazarı : Jojo Moyes

Yayınevi : Pegasus

Sayfa Sayısı : 464

Liste Fiyatı : 29.50



Sen ve beni toplasak sonuç ne olur?

Tatlı bela bir kadın…
İki çocuğuna bakmak için deliler gibi çalışan ve baharın gelmesini dört gözle bekleyen Jess Thomas bugüne kadar hayatındaki tüm zorlukların üstesinden tek başına gelmiş. Ama artık birinin ona yardım istemenin kötü bir şey olmadığını anlatması gerekiyor…

Ve hayatı alt üst olmuş bir yabancı…
Yıllar boyunca çalışıp kazandığı her şeyi kaybetmesine neden olabilecek inanılmaz bir hata yapan Ed Nicholls bir uçurumun eşiğinde. Hatasını telafi edebilmesi için tek bir kurtuluş yolu var ve o yol da büyük bir maceranın içinden geçiyor…

Sonuç…
Jess birine borçlu kalmak istemeyecek kadar gururlu, Ed ise kendi sorunlarından başka hiçbir şeyi görmüyor… Peki, apayrı dünyalara ait bir kadın ve bir adam yan yana geldiğinde beklenmedik bir sürpriz gerçekleşebilir mi?

"Bir su damlası kadar saf ve yeni yeni konuşmaya başlayan bir bebek kadar komik… İşte Jojo Moyes'in başyapıtı!"
-Marie Claire-

"Jojo Moyes aşk, romantizm ve komediyi coşkuyla yan yana getiren bir kraliçe gibi… Senden Önce Ben'e doyamayan herkes bu sevimli romana bayılacak!"
-New York Times-

"Rengârenk bir lunaparka girip duygudan duyguya koşmaya hazırlanın!" 
-Sunday Express-

"Kitabın son sayfasını çevirdiğimde içimden bir parça koptuğunu sandım. Bu kitap ve karakterler içinize işleyecek." 
-Random Things Through My Letterbox-


Herkese yeniden merhaba :) Tatilin sonlarına doğru geliyoruz. Okul zamanı okuyamazsam diye bu ara fazlasıyla kitap okuyorum. Bugün Jojo Moyes 'in son kitabı Bir Artı Bir (The One Plus One) 'in yorumunu sizlerle paylaşacağım. Öncelik le biraz konusundan bahsedeyim.
Jess Thomas boşanmış ve Tanzie ile Nicky adında  2 çocuğuyla yaşayan bekar bir anne. Geçimlerini sağlayabilmek için temizlik yapıyor. Ed Nicholls ise çok başarılı bir yazılımcı. Ancak başarısız bir evlilik geçirmiş ve şimdi de dikkatsizliği sonucunda şirketi elinden gitmek üzeredir. Dahası hapse bile girebilir. Jess 'in kızı Tanzie ortaokulda olmasına rağmen bir matematik dehası ve girdiği bir sınav sonucunda matematik dehalarının olduğu özel bir okula gitmeye hak kazanmıştır. Ancak hala ödemeleri gereken yüklü bir miktar para vardır. Ne yapacaklarını düşünürken para ödüllü bir matematik olimpiyatı karşılarına çıkar. Jess,Nicky,Tanzie ve köpekleri Norman olimpiyata gitmek üzere  yolculuğa çıkarlar . Ancak arabalarına el konulur. Kara kara ne yapacaklarını düşünürken Ed karşılarına çıkar ve onları götürmeye gönüllü olur. Ve böylelikle yolculuk başlar. 
Jess karakteri oldukça güçlü bir karakterdi. Çocukları için büyük fedakarlıklar yapması çok hoşuma gitti. Tanzie'nin ise matematiği sevmesi çok çok hoşuma gitti. ( Bunda benimde matematiğe bayılıyor olmamın etkisi var tabii ki) Nicky ise farklı kişiliğinden dolayı arkadaşlarından tepki gören ve aslında çok içine kapanık bir karakter. Ed ise fazlasıyla kafası karışık ne yapacağını kestiremeyen biri. Yani hepsinin de sorunları var ve bu onları birleştiren bir nokta . Kitabın başlarında sıkıldığımı itiraf etmem gerek. Ancak ilerledikçe bu aileye fazlasıyla bağlandım. Hatta bitince üzüldüm. Çok sıradan ve abartısız bir aile oluşturulmuş. Bu da çok hoşuma gitti. Kitabı beğendim. Yine de "Senden Önce Ben" kitabından dolayı fazla bir beklentim vardı ve bunu karşılayamadığı için biraz hayal kırıklığına uğradım. Onun dışında gayet güzeldi. Başlarda sarmamasından dolayı 1 puanımı kırdım. 
Sonuç olarak yazarın Senden Önce Ben kitabı gibi bayıldığımı söyleyemem ama yinede alıp okumanızı tavsiye ederim. Eğer çok yüksek beklentilerle başlamazsanız seveceğinizi düşünüyorum. 
Bir sonraki yorumda görüşmek üzere,  hepinize keyifli okumalar :*

Puanım:



22 Ağustos 2015 Cumartesi

Gümüş Gözyaşları Yorumu | kitapmiti


Kitabın Adı : Gümüş Gözyaşları

Orjinal Adı :Angels Falls

Yazarı : Kristin Hannah

Yayınevi : Pegasus

Sayfa Sayısı : 336

Liste Fiyatı : 25,00



Ailenin ve aşkın gücüne dair muhteşem bir roman… Çok sevdiği karısı Mikaela geçirdiği bir kaza sonucu komaya girince Liam’ın dünyası başına yıkılır. Liam karısının bir daha asla uyanamama ihtimaline rağmen hem umudunu yitirmemeye hem de çocukları için güçlü olmaya çalışmaktadır. Günlerini Mikaela’nın baş ucunda oturup ona hatıralarını ve sevgisini anlatarak geçirmekte, bir mucize, bir umut ışığı görmek için dua etmektedir. Fakat daha sonra karısının geçmişine dair beklenmedik bir şey keşfeder: Mikaela ilk evliliğini dünyaca ünlü bir film yıldızı olan Julian True’yla yapmış ve görünüşe bakılırsa onu hiç unutamamıştır.  Liam yalnızca eski kocasının ismine tepki veren karısını hayata döndürmek için her şeyi göze alarak Julian’ı kasabaya çağırır. Birlikte kurdukları o sıcacık aile ortamının acı verici sırlarla dolu olduğunu öğrenmek Liam’ı paramparça eder. Hayatlarına giren bu yeni gerçekle birlikte umutlar, acılar ve hayal kırıklıkları birbirine karışacak, bazı şeyler sonsuza dek değişecektir.   Gümüş Gözyaşları, aşk uğruna her şeyini riske atmaktan çekinmeyen sıradan bir adamın hikâyesini anlatırken evliliğe ve bağlılığa dair dokunaklı ve akıllardan çıkmayacak bir portre çiziyor.  


Herkese merhaba bugün Kristin Hannah'ın son kitabı Gümüş  Gözyaşları' nın yorumu ile karşınızdayım. 
Aslında uzun bir süredir Kristin Hannah okumuyordum. Bunun nedeni hem duygusal olmaları hem de bir ara çok fazla Kristin Hannah  okuyup sevmeme rağmen sıkılmam.
Kitabın konusundan kısaca bahsedersek ; Liam ve Mikaela 2 çocuklu mutlu bir ailedir. Bir gün Mikaela'nın kaza geçirmesi ile aile altüst olur. Mikaela komaya girmiştir  ve tüm ailesinin yanına gelip onunla konuşmasına rağmen sadece eski kocası olan dünyaca ünlü film yıldızı Julian True 'nun adına tepki verir. Karısına çok aşık olan Liam ise karısının iyileşmesi için Julian True 'yu kasabaya getirir. 
Kitap konu olarak çok ilgimi çekmişti ve her yerde karşıma çıkmaya başlayınca da dayanamayıp aldım. Ama iyi ki de almışım. Kristin Hannah okumayı özlediğimi farkettim. Liam'ın aşkı beni hayran bıraktı. Mikaela 'yı o kadar çok seviyordu ki onun için her şeyi yapmaya hazırdı  ve yaptı da. Liam ve Mikalea 'nın çocukları Bret ve Jacey de çok iyiydi. Bret'in çok küçük yaşta annesini kaybetmenin eşiğine gelmesi ve bunun verdiği üzüntü o kadar güzel işlenmişti ki okuduğum her yerde duygusallaştım. Jacey ise zaten okuyanlar anlayacaktır gerçekten çok beğendiğim bir karakter oldu. Karakterler tam anlamıyla harikaydı. Mikalea 'ya biraz sinir olsamda hepsi yerli yerindeydi. Kitabın çoğu yerini işaretledim. Çok güzel ve anlamlı cümleler vardı. 
Sonuç olarak mutlak ve mutlaka alın okuyun . 
Bir sonraki yorumda görüşmek üzere keyifli okumalar 😚
****
Hayat ancak geriye bakılarak anlaşılabilir ama ileriye bakarak yaşanmalıdır.
****
Sanırım aşkın raf ömrü kremaların raf ömrü kadar Nasıl saklarsan sakla bir süre sonra ekşiyor. Fakat şansın varsa aşk kısmını geçip birini yalnızca sevmeye başlayabiliyorsun.
****
Aşk insanın gözüne ya çok az ya da çok fazla görünür. Bu onun kaderinde vardır.
****
Acı güçlü bir uyarıcıdır. Aşktan bile güçlü olabilir.
****
Her şeye rağmen yıldızlar 

Gece gezenlerin yolunu aydınlatır.
****
Cesaret, yalnızca özel birliklere katılıp uçaklardan atlayan ve isimsiz dağlara tırmanan adamlara özgü sıcak, kavurucu bir duygu değildir. Sessiz,hatta genelde buz gibi soğuk bir şeydir. Her şeyi kaybettiğinizi sanırken bulduğunuz küçücük bir kırıntıdır.

Puanım:

21 Ağustos 2015 Cuma

Dizi Önerileri #1 | Breaking Bad | stealthreader

      Herkese merhaba. Dizi önerileri serisinin ilk yazısıyla karşınızdayım. İlk önerimin en sevdiğim dizi olmasını istedim. En sevdiğim demek az kalır hatta. Hayatımın dizisi resmen. :D
      Dizinin konusundan çok kısa bahsedeceğim. Ana karakterimiz Walter lisede öğretmendir. 50.doğum gününden sonraki gün kansere yakalandığını öğrenir ve ailesine para bırakmak için eski öğrencisi Jesse ile meth pişirmeye başlar. Ee tabi bacanağı da narkotik polisi olunca olaylar olaylaaar yani. :D







      Konusu diğer dizilere göre baya farklı bence. Ee imdb puanı da yüksek olunca neden izlemeyelim ki? Ben bu diziye abimin önerisiyle başlamıştım ve iyi ki başlamışım diyorum.
       Dizi çok psikolojik ve aynı zamanda hareketli. Sıkılmadan, heyecanlı bir şekilde izliyorsunuz. Her bölümün sonunda hemen sonraki bölümü izlemek istiyorsunuz ve özellikle 5.sezonda bu isteğiniz daha da artıyor. Sanırım en güzel sezon 5ti.
 
      Bunlar sadece benim şahsi görüşüm değil. İzleyenlerin birçoğu benimle aynı fikri paylaşıyor ki dizinin imdb puanı 9,5/10. Hatta 5.sezon 14.bölümün puanı ise 10/10. Şimdi size diziye başlayın diyeceğim ama bittiğinde başka dizilerden yeteri kadar keyif alamayabilirsiniz. Şahsen bende durum budur. Resmen çıtayı yükseltiyor bu dizi. :D Ama izlemezseniz de çok büyük bir kayıp sizin için. Karar sizin. :D


      Bu arada son bölümün son sahnesi hatta direkt son bölüm EFSANEYDİ. En çok beğenilen sahne 5.sezon 14.bölüm olabilir ama benim için final bölümünün yeri ayrı. Baby Blue <3
      Aynı zamanda dizinin çok efso remixleri var. Arada açıp dinliyorum falan. Ama diziyi izlemediyseniz sakın internette araştırmaya falan kalmayın ağır spoiler yersiniz.
      Daha fazla söze gerek yok arkadaşlar. Sadece şunu söylüyorum. Bu diziyi İZLEYİN.
     
      Aşağıdaki video ilk sezonun fragmanı. Hala izlemeye karar vermediyseniz ona da bi göz atın derim.
      


      Şu fotoğrafı da şuraya bırakıyorum. Baktıkça gülersiniz. :D





18 Ağustos 2015 Salı

Gül ve Avcı Yorumu | stealthreader

Kitabın Adı : Gül ve Avcı
Yazarı : Asude
Yayınevi : Ephesus
Sayfa Sayısı : 470
Liste Fiyatı : 25,00
Bir başkaldırıdır aşk... Önce isyancısını yıkar!

Bir Erkek...
Varlığı hem tehlikeli ve korkunç, hem de sonsuza değin güçlü ve korunaklı... Onun karşı konulmaz etkisine kapılan bir kadın sıcak bir gülüşüyle ısınabilir, mavi gözleriyle sonsuz bir denize açılabilir, siyah saçlarıyla zifiri bir geceye korkusuzca dalabilirdi. 

Ona yaklaşmak ise ateşe çırılçıplak yürümek demekti.

Bir Kadın...
Hem bir kraliçe kadar sarsılmaz, hem de titremeye hazır bir yaprak gibi ürkek ve utangaç... Bir erkeği masumiyetiyle prangasız tutsak edebilir, incindiğinde ise bütün dünyaya kafa tutabilirdi. Kalbi ve masumiyeti acımasızca ihlal edildiğinde artık onun için ateşe yürümek zamanı gelmişti. 

Kadın ateşten korkmuyordu, çünkü çoktan yanmıştı.

      Herkese merhaba. Gül ve Avcı inceleme yazımla karşınızdayım. Dikkat! Bu yazı bolca övgü içerir. :D Her zamanki gibi kısaca konudan bahsederek başlayacağım. 
      Ana karakterimiz Evelyn Rosa, Desmond amcası ile birlikte yıkık dökük bir mahallede yaşarlar. Desmon amcanın bir dedektiflik ofisi vardır ve Evelyn ona işlerinde yardımcı olur. Bir gün Evelyn ve Lord Julian karşılaşır ve birlikte olurlar. Julian'nın kendisini fahişe olarak görmesini hazmedemeyen Evelyn'nin karşısına mükemmel bir intikam fırsatı çıkar. 
      Şimdi o bol övgülü kısma geldik işte :D Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Gül ve Avcı Asude'den okuduğum 2.kitaptı. Daha önce Pabucumun Ajanı'nı okumuştum ve ne yalan söyleyeyim pek beğenmemiştim. Esprileri falan çok kasıntı gelmişti bana ama bu kitap MÜ KEM MEL. Ben yazarın komik değil de tarihi aşk tarzı yazmaya devam etmesini isterim çünkü bu konuda daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Özellikle 1835 İngiltere'sini anlatması zor olsa gerek. Her ne kadar çevre betimlemelerini az bulsam da yazarımız bu işin altından kalkmış gibi.
      Konusunun ne kadar heyecan verici ve ilgi çekici olduğundan bahsetmeme gerek yok sanırım. O yüzden direkt kurgudan bahsetmek istiyorum. İlk bölümden itibaren olayların başladığı bir kitap. Yani o ilk 100 sayfayı zorla okuduğunuz kitaplar gibi değil de elinize aldığınız an bırakamadığınız bir kitap. Zaten şu bölümü de okuyup bırakacağım dediyseniz geçmiş olsun çünkü her bölüm heyecan verici bir yerde bitiyor ve siz sonraki bölümü okumadan rahat edemiyorsunuz. Sonra bir bakmışssınız kitap bitmiş. :D


      Karakterleri sevmeyip kitabı çok beğendiğim nadir kitaplardan olsa gerek. Evelyn karakterini çok gurursuz buldum ve bu kız karakterlerde en sevmediğim özelliktir. Erkek karakterimiz Julian ise bana biraz bencil ve kibirli geldi. O yüzden iki ana karakteri de sevmedim ama bu kitabı çok beğenmiş olmama engel değil ve her ne kadar karakterleri sevmesem de beraber yaşadıkları olaylar ve birbirlerine olan aşkları beni büyüledi.
      Yazarın anlatımını Pabucumun Ajanı'na göre bir tık daha güzel buldum. Çok akıcıydı ve baştan sona hiç sıkılmadan okudum diyebilirim. 


      Sonu kesinlikle beni tatmin eden bir kitabı. Sır perdesi aralanıyor falan baya heyecan vericiydi. Ama bir yerde daha fazla detay verilmesini isterdim, çok yüzeysel geçmişti. Neresi olduğunu söyleyemiyorum çünkü spoiler olur. Kitabı okuyanlarınız varsa mesaj atın konuşalım.
      Söylemek istediğim çok şey var ama daha fazla uzatmak istemiyorum. Son 2şeyden bahsedip yazımı bitireceğim. 1. kapak tasarımı. Ya yemişim Eksik Parça'sını, bu kapak ondan çok çok çok daha güzel bence. Özellikle pembe cildi falan MÜ KEM MEL. :D 2. her okuduğum bölümü anneme anlatmış olmam. İlk bölümü okuyunca baya bir sevdim ve anneme anlattım. Annem ee sonra ne olmuş falan diye sormaya başladı sürekli ve o da kurguyu en az benim kadar sevdi :D







Puanım:

Lordum Yorumu | kitapmiti


Kitabın Adı : Lordum

Yazarı : Freya Mclowell

Yayınevi : Ephesus

Sayfa Sayısı : 470

Liste Fiyatı : 25,00





Savaş meydanlarındaki zaferleriyle tanınan, güçlü bir İskoç savaşçı… Eider McDuck, çıktığı son görevde, ummadığı bir şekilde oyuna getirildi. Kardeşini kurtarmak için, düşmanıyla el sıkıştı ve bir yabancıyla evlendi. Evlendiği kadın dünyanın en güzel, en ateşli ve en ürkütücü kızılı olsa da, ondan etkilenmemek zorundaydı. İngiltere’nin gülü olarak tanınan, tehlikeli, güzel bir İngiliz savaşçı… Leydi Rose Crowfeld, kralın emriyle büyük bir göreve çıktığını sanırken, aslında büyük bir tuzağın içine düşmüştü. Kazandığı başarının sonucunda ödül beklerken, kendisini düşmanıyla evlenirken buldu. Evlendiği adam dünyanın en yakışıklı, en güçlü ve en dayanılmaz erkeği olsa da, ona karşı bir şey hissetmemek için elinden geleni yapacaktı. Ve ikisi de istedikleri hiçbir şeyi yapamadı… Aşk, beklenmedik bir ateşti onlar için. Yanmak istememiş ama yine de ateşe doğru yürümüşlerdi. Ne intikam düşüncesi onları durdurdu, ne de krallarının verdiği emirler… Fakat en yakınları tarafından ihanete uğradıklarında, mutlu olmak onlar için bir hayale dönüşmüştü. Girdikleri savaştan yara almadan çıkabilecekler miydi? Yolları tamamen ayrılacak mıydı? Yoksa affedip, güvenmeyi öğrenebilecekler miydi?

Herkese yeniden merhaba : ) Lordum kitabının yorumuyla sizlerleyim. Lordum bir tarihi aşk romanı. Tarihi aşk romanlarında genelde ya Iskoçlar ya da Ingilizler anlatılır. Ama Lordum da Iskoclar ile Ingilizleri birleştirmiş. Eider bir İskoc ve cesitli sebeplerden Ingiltere Kralı tarafından kaçırtılır. Ingiltere Kralı 'nin isteği ,bir erkek kadar güçlü ve savaşçı olan Rose ile Eider ın evlenmesi ve İskocya da bir krallık kurmaları. Böylelikle İskocya Ingiltereyi tehdit eden bir ulke olmayacaktır. Eider ve Rose'un yaptığı bu zoraki evlilik ve birbirlerine olan nefretleri ile kitap başlıyor .
Rose karakterini oldukça sevdim.Çünkü fazlasıyla güçlü ve kendi kendine yetebilen bir karakter . Kitaplarda genelde olan zayıf kadın karakterlerden sonra Rose çok hoşuma gitti. Eider'a kafa tutuşları çok eğlenceliydi.
Eider karakterini de sevdim klasik erkek karakterlerindendi. Ama çoğu kitaptaki erkek karakterlerde olduğu gibi aşırı derecede sevmedim . (Anlatamadim :/ )
Kitapta beni rahatsız eden tek sey aradaki bazı kopukluklardı. Başlarını bu yüzden pek sevemedim ve 1 puan kırdım. Onun dışında okumaktan zevk aldığım bir kitaptı. Bir türk yazarın da yazmış olması daha da hoşuma gitti. Bir de kitabın cildi gercekten cok güzel. Çok beğendim :)
Neyse kitap hakkında söyleyeceklerim bu kadardı. Tarihi aşk kitaplarını seviyorsanız almanızı öneririm.  Bir sonraki yorumda
görüşmek üzere keyifli okumalar :*


Puanım:







9 Ağustos 2015 Pazar

TBT 2.Tur | İhanetini Fısılda Yorumu | stealthreader

Kitabın Adı : İhanetini Fısılda
Yazarı : Meltem Lian Özüt
Yayınevi : Dex
Sayfa Sayısı : 428
Liste Fiyatı : 25,00









      "Ahh birtanem, keşke şimdi gözlerini açabilsen ve her şey yoluna girse." Ben zaten uyanığım ve seni duyabiliyorum! Tıpkı bir ölü gibi hareketsiz yatıyordu Berrak. Herkes onun için sonun geldiğine inanıyordu. Biri hariç...
      Berrak dünyaca ünlü bir modeldi, kıskanılacak bir hayatı vardı. Ve bir gece trafik kazası geçirdi. Kendine geldiğinde dört gün geçmişti, her şeyi duyabiliyordu ama kimse bunun farkına varmıyordu. Bir süre sonra garip, psişik bir güç keşfetti zihninin karanlıklarında...
      Ve ardından kapılar aralandı... büyük ihanetler aydınlandı...


      Herkese yeniden merhaba. Bugün Titan Blog Turu'nda 2.tur kitabımız olan İhanetini Fısılda yorumu ile sizlerleyim. Türk yazar okumayı çok seven biri olarak, birçok kişinin aksine bu kitaba hiç ön yargılı yaklaşmadım. Ama beklentimi de yüksek tutmak istemedim. Bu yüzden kitaba nötr bir şekilde başladım. 


      Şunu söylemeliyim ki kitabın çok ilgi çekici bir konusu var. Çok kısa değinmek istiyorum. Ana karakterimiz Berrak çok ünlü bir modeldir ve bir gece trafik kazası geçirir. Kazadan sonra komaya girer ve bu süreçte yanında konuşulanları duyabildiğini fark eder. Fakat bu durumu doktorlara bildirmenin hiçbir yolu yoktur. Ne kollarını kıpırdatabilir ne de mimiklerini. Dolayısıyla çevresindekiler bu durumdan habersizdir ve zamanla tüm ihanetler gün yüzüne çıkar. Zaman sonra Berrak kendinde psişik bir güç fark eder. Daha fazla bir şey söylemeyeceğim çünkü spoiler vermekten korkuyorum. Benim yorumuma gelecek olursak;
      Şuan kitap hakkında ne yazacağımı bilmiyorum. O yüzden saçmalarsam kusura 
bakmayın :D Neyse hadi başlayalım.
      Kurguyu beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Şu psişik güç olayını sevmedim. Tamam, insanları duyabilme çok hoş bir fikir olmuş ama bundan ileri gidilmemeliydi bence. Hatta bu kısımlar o kadar uzatılmıştı ki okurken bunaltılar geçirdim.
      Karakterler iyi olsa kurguyu önemsemeyebilirdim fakat bence çok ortada kalmışlardı. Sadece Özenç karakterini sevebildim. Onun dışındaki karakterlere karşı hiçbir düşüncem yok. Meral'den bile nefret edemiyorum çünkü çok ortada bırakılmıştı bana göre. Bazen iyi, bazen kötü. Yazar tek bir tarafa yönelmemişti ve haliyle ben de kararsız kaldım. 
      Kurgudaki bir diğer eksiklik de bazı kısımlarda minik mantık hataları olmasıydı. Okurken beni rahatsız etti fakat çok takılmamayı tercih ettim. Onun dışında kitapta şaşırabileceğim bir olay yoktu. Hiçbir yerde vay be tepkisini veremedim maalesef. Dolayısıyla bu da benim için kitaba karşı bir eksiydi. Sonunun da beni pek tatmin ettiğini söyleyemem.



      Şimdi biraz da kitabın iyi yönlerinden bahsetmek istiyorum. Yazarın anlatımını baya sevdim. Akıcı, kolay okunabilen bir dili var. Yazarın dilinden ziyade beğendiğim şey ise kurduğu cümleler. Kitapta çok beğendiğim ve post it yapıştırdığım cümleler vardı. Çok güzel mesajlar içeren paragraflar vardı. Bu kısımları okumak benim için çok keyifliydi.
      


      Benim kitap hakkındaki düşüncelerim bunlar. Siz kitabı okudunuz mu? Okuduysanız düşünceleriniz neler? Yorum kısmına yazarak benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Ya da instagramdan (@stealthreader) dm atarsanız kitap üzerine konuşabiliriz. Bugünlük benden bu kadar. Buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim.


Yukarıdaki alıntılar ve daha fazlası için instagramdan @titanblogturu'nu takip etmeyi unutmayın. Yepyeni turlarla sizinle birlikte olacağız.

Dex Yayınları'na katkıları için çok teşekkür ediyorum ve genç yazarımıza yazarlık hayatında başarılar diliyorum.!


Puanım:





TBT 2.Tur | İhanetini Fısılda Yorumu | kitapmiti

Kitabın Adı : İhanetini Fısılda

Yazarı : Meltem Lian Özüt

Yayınevi : Dex

Sayfa Sayısı : 428

Liste Fiyatı : 25,00









"Ahh birtanem, keşke şimdi gözlerini açabilsen ve her şey yoluna girse." Ben zaten uyanığım ve seni duyabiliyorum! Tıpkı bir ölü gibi hareketsiz yatıyordu Berrak. Herkes onun için sonun geldiğine inanıyordu. Biri hariç...

Berrak dünyaca ünlü bir modeldi, kıskanılacak bir hayatı vardı. Ve bir gece trafik kazası geçirdi. Kendine geldiğinde dört gün geçmişti, her şeyi duyabiliyordu ama kimse bunun farkına varmıyordu. Bir süre sonra garip, psişik bir güç keşfetti zihninin karanlıklarında...

Ve ardından kapılar aralandı... büyük ihanetler aydınlandı...



   Herkese yeniden merhaba. Titan Blog Turu'nun ikinci kitabı olan İhanetini Fısılda'nın yorumu ile karşınızdayım. Öncelikle uzun zamandır merak ettiğim bir kitaptı ve turunu yapmak gerçekten çok güzel oldu. Neredeyse kitabın her yerini işaretleyecektim. Yazar her bölümün adını güzel bir sözle yapmış ve gerçekten de bayıldım. Eğer blog turumuzun instagram sayfasına bakarsanız alıntıları da görebilirsiniz. :) Kapak tasarımına oldukça bayıldım. Mavi ve beyazın uyumu gerçekten çok hoş olmuş. İlk başta sayfaların çok ince olmasına takmıştım ama sonradan çokta rahatsız edici gelmedi. 



     Kitaptan kısaca bahsetmek gerekirse; Berrak bir model ve bir gün sevgilisi Ulaş ve yakın arkadaşı Özenç ile beraber bir partiden dönerken kaza geçirirler. Ulaş ve Özenç küçük sıyrıklarla atlatmıştır kazayı fakat Berrak o kadar da şanslı değildir. Komaya girer ve herkes komadan çıkamayacağına inanır. Fakat kimsenin bilmediği bir şey vardır.Berrak komada olmasına rağmen etrafında yaşanan her şeyi duyabilmektedir. Yakınlarının tüm ihanetlerini öğrenir ve kime güveneceği konusunda büyük bir endişeye düşer.


    Kitabın temel konusu bu. Ben karakterlere fazlasıyla bayıldım. Daha doğru Berrak,Özenç ve Bora'ya . Bu üç karakter gerçekten de harikaydı. Hikaye oldukça merak uyandırıyor ve kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Ben elime aldığım gibi bitirdim. Başta da dediğim gibi kitabın içerisinde öyle güzel sözler var ki aşık oldum kitaba. Favori kitaplarımın arasına girmeyi başardı :D Yazarın dili biraz değişikti. Kesinlikle kötü değildi. Benim hoşuma gitti ama herkes sevmeyebilir. Yine de oldukça akıcı giden bir kitaptı. 


   Bir Türk yazarın böyle harika bir kitap yazması beni çok sevindiriyor. Belki biraz abartmış olabilirim ama gerçekten de çok sevdim. Mutlaka ve mutlaka okuyun derim. Hatta tur hesabında yapılan çekilişe de katılın belki size çıkar :)


   Son olarak Dex yayınlarına bu güzel kitabı okuyabilmemiz ve turunu yapabilmemiz için sponsor olduğundan dolayı teşekkürlerimi iletiyorum.


   Bir sonraki yorumda görüşmek üzere, keyifli okumalar :*



Puanım;






8 Ağustos 2015 Cumartesi

Çirkin Aşk Yorumu | kitapmiti

Kitabın Adı : Çirkin Aşk 

Orjinal Adı : Ugly Love

Yazarı : Colleen Hoover 

Yayınevi : Epsilon 

Sayfa Sayısı : 368

Liste Fiyatı : 22,50







Tate Collins havayolu pilotu Miles Archer'la tanıştığında, bunun ilk görüşte aşk olduğunu düşünmez. Birbirlerini arkadaş olarak görecek kadar bile iletişim kurmazlar. Tate ve Miles'ın tek ortak noktası birbirlerine karşı inkâr edilemez bir çekim hissetmeleridir. Tutkularını açıkça ortaya koyduklarında, kusursuz bir planları olduğunu anlarlar. Genç adam aşk peşinde değildir, genç kadının ise aşka ayıracak vakti yoktur, geriye sadece seks kalır. Tate, Miles'ın ona sunduğu iki kurala uyduğu sürece anlaşmaları şaşırtıcı bir şekilde sorunsuz olacaktır.

Asla geçmişim hakkında soru sorma. Bir gelecek bekleme. İdare edebileceklerini düşünürler, ama çok geçmeden bunun hiç de kolay olmadığını anlarlar.

Kalplere sızılıyor.
Sözler bozuluyor.
Kurallar çiğneniyor.
Aşk çirkinleşiyor.




Herkese yeniden merhaba. Çirkin Aşk kitabının yorumu ile karşınızdayım. Çevrilmesini uzun zamandır beklediğim ve merak ettiğim bir kitaptı. Umutsuz kitabından sonra Colleen Hoover okumamaya karar vermiştim ama Çirkin Aşk'ı fazlasıyla merak ediyordum. Ben de dayanamadım aldım.Kitabın orjinal kapağıyla çevrilmesi çok hoşuma gitti. Kapağını fazlasıyla beğendim. Oldukça sade bir kapak tasarımı var. Mavi oluşu da başka bir artısı tabiiki de . 
Kitabın konusuna gelecek olursak. Tate Collins kardeşi Corbin'in yanına taşınır ve burada Corbin'in yakın arkadaşı ve karşı komşusu olan Miles Archer ile tanışır.Miles ve Corbin birer pilot. Tate ise hemşire. Tabii ki de Miles ve Tate arasında karşı konulmaz bir çekim oluşuyor. Fakat Miles'ın aşık olmaya ve sevmeye hiç niyeti yoktur. Aralarındaki ilişkiye 2 kural koyar. Geçmiş hakkında soru sormamak ve hiç bir gelecek beklememek. 

Kitap ta bir bölüm günümüzden Tate'in dilinden bir bölümde Miles'ın dilinden 6 sene öncesini anlatıyor.Bölümler sırayla bu şekilde ilerliyor. Miles'ın geçmişi hem çok güzel anılarla dolu hem de fazlasıyla hüzünle. Miles ve Tate'e bayıldım. Zaten kitaba başlamadan önce bile Miles karakterini fazlasıyla seveceğimi biliyordum. Colleen'ın Umutsuz kitabı beni çok hayal kırıklığına uğratmıştı ama bu kitabını kesinlikle sevdim. Umutsuz'u sevemememin nedeni karakterlerini sevmemem olabilir. Çünkü yazarın dili oldukça akıcı ve güzel.

Corbin,Miles ve Ian ekibine bayıldım.Hepsi de çok güzel karakterlerdi. Ian ve Miles'ın geçmişten gelen arkadaşlıkları da çok güzeldi. Kitapta ilerledikçe Miles'ın yaşadıkları nedeniyle fazlasıyla üzüldüm. Kendim yaşamış gibi hissettim hatta.




Ugly Love 'ın bir süre sonra Nick Bateman'ın başrolünü üstlendiği bir sinema filmi de çıkacak hatta trailerı yayınlandı bile.
 Filmin çok sevdiğim afişini bulamadım. Eğer bulabilirsem mutlaka ekleyeceğim. 
Nick yanda gördüğünüz gönderi ile filmin çıkacağını duyurmuştu. Sanırım kitabı bu kadar merak ettiren de bu oldu.Nick'e karşı fazlasıyla bir sempatim var :D










Puanım 


2 Ağustos 2015 Pazar

Kır Papatyası Yorumu | kitapmiti

Kitabın Adı : Kır Papatyası

Yazarı : Dilek Taygun (Yelomi)

Yayınevi : Mendirek

Sayfa Sayısı : 360

Liste Fiyatı : 22,00








'Sen yasak elmasın, papatya…' 
"Kızma…" 
Kızın ağzından bu kelime yalvarır bir tonda çıkmıştı. Adam daha fazla dayanamayarak masanın üzerinden elini uzatarak kızın elinin üzerine bıraktı. 
"Kızdığım sen değilsin küçüğüm… Kendime kızıyorum."
 Genç kızın kavisli kaşları şaşkınlıkla kalkmıştı. 
"Neden?" 
"Bana emanet edilene sahip çıkamadım," dedi adam yüzünde sıkıntılı bir ifadeyle.
 "Ben… Ben senin için sadece bir emanet miyim?"



Herkese yeniden merhaba :) Dilek Taygun wattpad de bilinen adıyla Yelomi'nin Kır Papatyası adlı kitabının yorumu ile sizlerleyim.

Wattpad hikayelerini okumayı seviyorum. Özellikle de kitap okumak istemediğim zamanlar da mutlaka wattpadden bir hikaye okurum. Bazı hikayeler gerçekten de çok kaliteli oluyor.Zaten bu tarz hikayeleri mutlaka öneriyorum. Kitapları çıkarsa da mutlaka alıyorum. 
Ama Kır Papatyası benim için bir kitap değilde klasik bir wattpad hikayesi oldu. Konusu biraz klişeydi ama çok merak ederek aldım bu tarz konudaki hikaye ve kitapları seviyorum. Fakat anlatımı bana basit geldi. Başından sonuna kadar neler olacağını tahmin ettim. Sevdim kitabı ama normal bir hikaye okuyormuşum izlenimi verdi. 

Konusundan da kısaca bahsetmek istiyorum.Gökhan'ın annesinin bir akrabasının durumu kötüdür ve torunu İnci'nin ondan başka kimsesi yoktur. Üniversite sınavında istediği yeri tutturamamış ve tekrar hazırlanmak istemektedir. Bunun üzerine Gökhan'ın annesi İnci'yi Gökhan'nın evine yerleştirerek kursa yazılmasını sağlar. Gökhan başında oldukça karşı çıkmasına rağmen annesine karşı gelememiştir. Tabii ki de beraber yaşamaya da başlayınca aralarında bir aşk doğmuştur. Konusu kısaca bu şekilde. Fazlasıyla klişe ama kendini okutturuyor. 

Eğer kitabı çıkmadan önce wattpad de okusaydım muhtemelen kitabını alıp tekrar okumazdım. Çok çok önerdiğim bir kitap olmadı ama okuma istediğinizin olmadığı bir dönemdeyseniz ya da son zamanlar da ağır kitaplar okuduysanız bu kitaba bir şans verebilirsiniz.Oldukça kısa ve puntolarının büyük olmasıyla birkaç saat içerisinde biten bir kitap. 


Puanım ;